Gururlu Silahşör Cyrano-2015 tarihli yazım
Şehir
Tiyatroları-Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde
“Cyrano de Bergerac”adlı tiyatro oyununu izledim ve etkisinde
kaldım.Asıl konu Cyrano-Roxane ve Christian arasında geçse de diğer sahneleri de oldukça keyifli ve
başarılı buldum.
Sahne dekorları ve ışık oldukça
iyiydi.Fakat ilk perdede arka fondaki müzik sesinin yüksekliği nedeniyle
oyuncuların konuşmaları zor duyuluyordu.İlk anda seyircilerin oyuna konsantre
olmalarını zorlaştıran rahatsız edici bir melodiydi.Böyle bir şeyin olmasını
çok gereksiz buldum. Fransızca şarkıları Türkçeye çevirmelerini de çok
beğenmedim.
Kostümler
çok hoşuma gitti.Özellikle Cyrano’nun yüz makyajından(burnu dahil) kıyafetine
kadar her şeyi detayına kadar düşünerek hazırlamışlardı.Cyrano’yu canlandıran
Yiğit Sertdemir’i çok beğendim:tonlaması,beden dili ve sesinin gücü çok
kuvvetliydi.Roxane’ı canlandıran Ayşecan Tatari’yi de çok başarılı buldum.Yüz
mimikleri uzaktan bile anlaşılıyordu.İkisi de karakterlerini çok iyi
benimsemişlerdi.Böylece bizi etkilemeyi profesyonelce başardılar.
Genel olarak seyircinin ilgilerini bir an
bile kaybettiklerini düşünmüyorum.Özellikle Cyrano’nun manastıra Roxane’nın
yanına gidip aşkını açıkladığı ve hayata gözlerini yumduğu bölümde gözlerim
doldu.Bir insan nasıl bu kadar gururlu olabilirdi?
Cyrano’nun edebi yanının bu kadar
kuvvetli olması;şiirlerinin ve sözlerinin bu denli etkileyici olması sayesinde
etkileniyor aslında Roxane Christian’dan.Çünkü Roxane onun bu yönüne aşık
oluyor.Sadece güzellik yetmiyor.Fakat Cyrano da biliyor ki Roxane onu hiçbir
zaman sevmeyecek.Ama yine de bu hayalinden kendini alıkoyamıyor.Sadece onu
farklı biçimde gerçekleştirmeye çalışıyor.Gerçekten çok üzücü bir hikaye.
Gururun insanı ne
kadar zora sokan bir duygu olduğunu da bir kere daha görmüş olduk. Hepimizin hayatında böyle dönüm
noktaları olur ve biz iyi bir insan olduğumuzu, ne kadar sevdiğimizi kendimize
kanıtladığımızı gösteririz.
Fiziksel güzellik geçicidir asıl güzellik ise içimizde…
Özge Seçkin
KONUSU
Cyrano de Bergerac kılıcının gücü kadar, etkili ve güzel
konuşması ve burnunun büyüklüğü ile de tanınmış bir silahşördür. Kuzeni
Roxane'a olan aşkını burnunun iriliği nedeniyle duyduğu endişe yüzünden dile
getirememiştir. Cyrano'nun emrindeki yeni yetme yakışıklı silahşör Christian da
Roxane'a aşıktır; ne var ki aşkını Roxane'ı etkileyecek kadar güzel kelimelerle
ifade edemeyeceği için suskun kalır. Roxane ise Christian'ı görüp beğenir ve
bir ağabey olarak bildiği Cyrano'dan bu genç adamla irtibatlarını sağlamasını
rica eder. Cyrano, duygularını perde arkasından olsa da Roxane'a bu yakışıklı
silahşör aracılığıyla aktarabilmek için, Christian'a değişik bir öneride
bulunur: Cyrano bütün aşk mektuplarını yazacak ve ikili buluşmalarda suflör (fısıldayıcı) görevini üstlenecektir.
Bu şekilde gelişen ilişki, silahşörlerin cephe emri almasıyla yeni bir boyut
kazanır. Roxane ve Christian, birlik cepheye doğru yola çıkmadan hemen önce
acilen evlenirler. Cyrano, Roxane'a Christian'ı koruyacağına söz verir. Cyrano
Christian'ı korumakla kalmaz; onun ağzından her gün Roxane'a iki mektup yazıp,
cephe gerisine kendisi götürür. Ayrılığa ve mektuplardaki hislerin gücüne
dayanamayan Roxane, cepheye gelmek üzere yola çıkar. Aynı gün, Christian
Cyrano'nun kendisinden habersiz Roxane'a mektup yazdığını fark eder ve bu aşkı
Roxane'a itiraf etmesini ister. Christian bir mermi ile yaralanır; ölümü
Roxane'ın kollarında olacak ve veda mektubunun üzerinde Cyrano'nun gözyaşları
ve Christian'ın kanı yer alacaktır. Cyrano sırrını saklamaya karar verir.
Roxane manastıra kapanma kararı alır. Eser, yıllar sonra Cyrano'nun Roxane'ın
kollarında aşkını nihayet açıklaması ve hayata gözlerini yumması ile son bulur.
Eserden ünlü bölümler
Burnunuz ne kocaman!
Evet! Pek kocaman... Hepsi bu mu?
Bu kadarı az delikanlı! Hâlbuki neler, neler bulunmaz söylenecek? Asıl iş edada. Mesela bak,
"Burnum böyle olsaydı, mösyö, mutlak dibinden kestirirdim!
"Yana yatmaz mı? Senden önce davranıp kadehine batmaz mı?
"Burun değil bir kere, coğrafyada böylesine dağ denir, dağ değil, yarımada!
"Acaba neye yarar bu alet? Makas kutusu mudur, divit midir, izah et!
"Kuşları sevdiğiniz besbelli! Yorulmasın diye yavrucuklar, temelli bir tünek kurmuşsunuz!
...
Fakat, şarkı söylemek, gülmek, dalmak hülyaya,
Yapayalnız, ama hür, seyahat etmek aya,
Gören gözü, çınlayan sesi olmak ve canı
İsteyince şapkayı ters giymek, karışanı
Olmamak. Bir hiç için ya kılıcına veya
Kalemine sarılmak ve ancak duya duya
Yazmak, sonra da gayet tevazula kendine:
Çocuğum! Demek, bütün bunları hoş gör yine,
Hoş gör bu çiçekleri, hattâ bu kuru dalı,
Bunlar yabanın değil kendi bahçenin malı!
Varsın küçücük olsun fütuhatın, fakat bil,
Onu fetheden sensin, yoksa başkası değil.
...
BONUS
İstemem Eksik
Olsun / Edmond Rostand
Ya ne yapmak lâzımmış?
Sağlam bir dayı bulup çatmak sırnaşık gibi,
Bir ağaç gövdesini tıpkı sarmaşık gibi,
Yerden etekleyerek velinimet sanmak mı?
Kudretle davranmayıp hileyle tırmanmak mı?
İstemem eksik olsun! Herkes gibi, koşarak,
Yabanın zenginine methiyeler mi yazmak
Yoksa nâzırın yüzü gülecek diye bir an
Karşısında takla mı atmak lâzım her zaman?
İstemem eksik olsun! Ricaya mı gitmeli?
Kapı kapı dolaşıp pabuç mu eskitmeli?
Yoksa nasır mı tutsun sürünmekten dizlerim?
Yahut eğilmekten mi ağrısın ötem berim?
İstemem eksik olsun! Tazıya tut, tavşana
Kaç mı demeli? Belki kaz gelir diye bana
Tavuk mu göndermeli? Yoksa bir fino gibi
Susta durmak mıdır ki, acep en münasibi?
İstemem eksik olsun! Bir kibar salonunda
Kucak kucak dolaşıp boy atmak ve sonunda,
Marifet şi’re koyup kameri, yıldızları,
Aşka getirmek midir, evde kalmış kızları?
İstemem eksik olsun! Yahut şan olsun diye,
Meşhur bir kitapçıya giderek, veresiye
Şiir mecmuası mı bastırmalı? İstemem
Eksik olsun! Acaba bulup bir alay sersem
Meyhane köşesinde dâhi olmak mı hüner?
İstemem eksik olsun! Bir tek şiirle yer yer
Dolaşıp ta herkesten alkış mı dilenmeli?
İstemem eksik olsun! Yoksa bir sürü keli
Sırma saçlı diyerek göğe mi çıkarmalı?
Yoksa ödüm mü kopsun bir Allahın aptalı
Gazeteye bir tenkid yazacak diye her gün?
Yahut sayıklamak mı lâzım: Adım görünsün
Aman! diye şu meşhur Mercure ceridesinde
İstemem eksik olsun! Ve tâ son nefesinde
Bile çekinmek, korkmak, benzi sararmak, bitmek,
Şiir yazacak yerde ziyaretlere gitmek,
Karşısında zoraki sırıtmak her abusun.
Eksik olsun istemem, istemem eksik olsun!
Fakat, şarkı söylemek, gülmek, dalmak hülyaya,
Yapayalnız, ama hür, seyahat etmek aya,
Gören gözü, çınlayan sesi olmak ve canı
İsteyince şapkayı ters giymek, karışanı
Olmamak. Bir hiç için ya kılıcına veya
Kalemine sarılmak ve ancak duya duya
Yazmak, sonra da gayet tevazula kendine:
Çocuğum! Demek, bütün bunları hoş gör yine,
Hoş gör bu çiçekleri, hattâ bu kuru dalı,
Bunlar yabanın değil kendi bahçenin malı!
Varsın küçücük olsun fütuhatın, fakat bil,
Onu fetheden sensin, yoksa başkası değil.
Ara hakkını hattâ kendi nefsinden bile.
Velhasıl bir tufeylî zilletiyle
Tırmanma! Varsın boyun olmazın söğüt kadar,
Bulutlara çıkmazsa yaprakların ne zarar?
Kavaklar sıra sıra dikilse de karşına
Boy ver, dayanmaksızın, yalnız ve tek başına!
Yorumlar
Yorum Gönder