Körlük: İnsanın Karanlık Yüzü
Nobel Edebiyat ödüllü Portekiz’li
yazar Jose Saramago, Körlük
adlı romanı 1995 yılında yazmış.“Bakabiliyorsan
gör. Görebiliyorsan,
fark et.” cümlesi
ile başlıyor anlatı.
“İnsanların neler yapacağı ya da yapmayacağı önceden
bilinmez, beklemek gerekir, zamana zaman tanımak gerekir, zaman hükmeder,
zaman, kumar masasında karşımızda oturan oyuncudur ve oyunun bütün kartları
onun elindedir, bizler ancak hayatımızı verirsek bir şey elde edebiliriz, kendi
hayatımızı.”
Kitabın konusu ise:
Adı bilinmeyen bir ülkenin adı
bilinmeyen bir kentinde, arabasının direksiyonunda trafik ışığının yeşile
dönmesini bekleyen bir adam ansızın kör olur. Ancak karanlıklara değil,
bembeyaz bir boşluğa gömülür. Arkasından, körlük salgını bütün kente, hatta
bütün ülkeye yayılır. Ne yönetim kalır ülkede, ne de düzen; bütün körler
karantinaya alınır. Hayal bile edilemeyecek bir kaos, pislik, açlık ve zorbalık
hüküm sürmektedir artık. Yaşam durmuştur, insanların tek çabası, ne pahasına
olursa olsun hayatta kalmaktır. Roman, kentteki akıl hastanesinde karantinaya
alınan, oradan kurtulunca da birbirinden ayrılmayan, biri çocuk yedi kişiye
odaklanır. Aralarında, bütün kentte gözleri gören tek kişi olan ve gruptakilere
rehberlik eden bir kadın da vardır. Bu yedi kişi, cehenneme dönen bu kentte,
hayatta kalabilmek için inanılmaz bir mücadele verir. Saramago’nun müthiş bir
gözlem gücüyle betimlediği bu kaotik dünya, insanın karanlık yüzünün simgesi.
“Aslında
körlük, umudun tükendiği bir dünyada yaşamaktı.”
Bu kitapta ilgimi çeken yazarın
kullandığı anlatım dili oldu. Araştırdığımda yazarın düz yazılarında, noktalama
işareti olarak nokta ve virgülden başkasını kullanmadığını öğrendim. Nitekim bu,
her okuyucuda farklı bir duygu durumu ve farklı tepkiler oluşturuyor. Ayrıca
yazar anlatısının gücünü, dilinin yanı sıra, metinde hiçbir mekan, kişi ve yer
adı kullanmayarak da derinleştiriyor. Bu sadelik, ilk bakışta bir karmaşaya yol
açacakmış gibi görünse de yazarın tarzına çabuk alışıyor ve kendinizi kitabın
ritmine bırakıyorsunuz. Yazarın bu anlatım biçimi ve muzip dili, okuyucuyu
yazara bağlıyor.
“Neden kör olduk,
Bilmiyorum, belki bir gün nedenini öğreniriz, Ne düşündüğümü söyleyeyim mi
sana, Söyle, Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük, Gören körler mi, Gördüğü
halde görmeyen körler.”
Kitabın aynı zamanda 2008 yılında
çekilmiş filmi bulunuyor. Senaryosunu Don McKellar yazmış, yönetmenliğini
Fernando Meirelles yapmış. Filmin başrollerinde Julianne Moore ve Mark Ruffalo bulunuyor.
Şimdi filmi izlemek için sabırsızlanıyorum. Bakalım hayalimde yarattıklarımı
filmde nasıl bulacağım?
Yorumlar
Yorum Gönder