Yol’da Olmak

 

Hayatımızın başlangıcından sonuna kadar bir çok zorlu yoldan geçeriz. İnişli çıkışlı yollar, engebeli, virajlı, kıvrımlı yollar, git git bitmeyen yollar, gitsen de varsan da bir şey ifade etmeyen boşuna gidilmiş yollar, çıkmaz sokaklara varan yollar…

Sanatçı Kamil Fırat’ın Galeri G-Art’ta açtığı Yol başlıklı fotoğraf sergisini gördükten sonra estetik açının yanı sıra eserlerde yakalanan karelerin bende uyandırdığı düşünsel boyutu da beni oldukça şaşırttı.

Bu siyah beyaz yol imgeleri bir çok metaforik ve düşsel anlamlara gebe. Kelime anlamı olarak da hayatımızdaki yeri çok geniş. Fiziki anlamda da insanlığın dünya üzerinde kendi eliyle açtığı, doğanın içine kurduğu kilometrelerce uzunlukta yol var. Dolayısıyla hem anlamsal hem de göstergesel çağrışımlar sınırsız ve oldukça geniş; izleyicinin bakışı ile anlam kazanan ve var olan eserler bunlar. İzleyende sadece hayranlık uyandırmayan, onları düşünsel boyutu ile içine dahil eden, eyleme geçiren eserler benim için her zaman daha önemli ve değerli olmuştur.

Çoğunlukla içinde bir figür barındırmayan bu fotoğraflar sanki bir zamanın veya bir hissin dondurulmuş hali. Sonsuzluğa uzanan perspektif açıları… Yolun sonunun nereye çıkacağı belirsiz; verdiği ihtimaller sınırsız. Fotoğraflar siyah beyaz olmasına rağmen verdiği hisler karanlık değil aksine sonsuz olasılık seçeneklerinin olması insanın içinde bir umut ve huzur hissi uyandırıyor. Belki de yolun tek bir yere varmayacağını bilmek, yolun getireceklerine açık olmak tıpkı hayatta karşımıza ne çıkacağını bilmeden de o yolda cesurca yürüdüğümüzü hatırlatıyor bizlere. Hayattaki kadersel yol ayrımlarının sayısız farklı türde hayatlar yaşayabileceğimizi düşündürmesi gibi… Ama bunu ancak geçmişe bakarak, o yollardan geçtikten sonra anlayabiliyoruz. Yani birbirimize yolun açık olsun, iyi yolculuklar derken aslında içinde çok şey barındıran bir ifade hediye ediyoruz. Kimi yol erkenden tıkanmış ve kapanmış, kimi yol ise git gide bir yaprağın kılcal damarları gibi kendi içinde çatallanarak sayısız yol ayrımlarını oluşturmuş vaziyette. Belki insanı mutlu eden de bu yolların yani ihtimallerin var oluşu…

Ancak bu yolları yürümeye başlamadan devamında nelerle karşılaşacağımızı bilemeyiz. Yürümeye başlamak hayatın başlaması demektir. “Aslında yürüyüşçü mekânda değil zamanda bir yer seçer kendine: akşam yürüyüşe ara verme, gece istirahati, yemekler zaman içinde her gün yenilenen bir yerleşme düzeni getirirler. Yürüyüşçünün acelesi yoktur ve zamana yenik düşmez. Öteki yol alma biçimlerini değil bunu seçmişse takvim karşısında egemendir, toplumsal ritimler karşısında bağımsızdır, heybesini yol kenarında bir yere bırakıp güzel bir uyku çekebilir ya da kendisini birdenbire etkileyen bir ağacın ya da manzaranın güzelliğinin tadını çıkarabilir veya şansı sayesinde tanık olduğu bir yerel alışkanlıkla ilgilenebilir.” *

Yürüdüğümüz yolların elbette bizi zorluklarla karşılaştıracağını bilerek ancak eninde sonunda daima bizi güzel manzalarla karşılaştırması dileğiyle, keyifli yolculuklar dilerim…


*D.Thoreau, H. (2008). Yürümek. Sel Yayıncılık.

  

Yorumlar

Popüler Yayınlar